20 Mayıs 2025 Salı Saat 05:28
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
[Röportaj] Mayın kurbanları için bir rehabilitasyon merkezimiz bile yok
11 Ağustos 2008 Pazartesi Saat 13:33
75 yıl sonra da bitmiyor. Ottowa Sözleşmesi yükümlülükleri çerçevesinde Türkiye'de mayın temizliği hareketi diyebileceğimiz bir hareket yok. Bir program yok.

 Bir takvim yok. Tamam, Türkiye-Suriye sınırı temizlendi. Irak ne olacak? İran ne olacak? Ermenistan sınırı ne olacak? Sınırı olmayan bölgelerdeki mayınların temizliği ne olacak? İran ile bir anlaşma yapsak da İran sınırını da temizlesek! Ermenistan ile bir ticari anlaşma yapsak da öyle temizlesek! Bu iş böyle olmaz. Ayrıca bilgi alabileceğimiz bir muhatap da yok bu konuda.

Görünüşte Maliye Bakanlığı muhatap...

2003'teki GAP çalışma biriminin içerisinde Maliye, Köy işleri, Tarım Orman, İçişleri bakanlıkları ve Genelkurmay vardı. Türkiye henüz BM'ye raporunu vermemişti. Bütün bu bakanlıklara raporda yer alması gereken bilgileri sormuştum. Bana Maliye'den gelen cevap şöyleydi: Bu konu ile ilgili bakanlığımızın hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Ama GAP çalışma koordinasyon grubu içerisinde görünüyor bu bakanlık. Tarım ve Köyişleri'nden de böyle bir cevap geldi.


 


Genelkurmay da cevap vermemiştir...

Cevap verdi ama içerisinde bilgi yoktu. Mesela o dönem sormuştum nerede ne kadar mayın var diye. Cevap şöyleydi: Gerekli yerlerde, gerekli miktarda mayın bulunur. Oysa bu bilgiler her yıl BM'ye veriliyor. Bunlar kamuoyu ile paylaşılması gereken bilgiler. Yani oturup BM sayfalarında dolanmaktan, konferanslarda heyetlerden bilgi toplamaktan daha doğru, daha net resmi bilgilere ulaşmış olur insanlar. Mayından etkilenen bütün ülkelerde ulusal mayın eylem merkezleri bulunuyor. Burada ilgili bakanlıkların temsilcileri oluyor. Bu merkez yasayla kurulduğu için a hükümeti gidip b hükümeti gelince bu çalışma durmuyor. Devam ediyor.

Ne yapıyor?

Mayının temizlenmesinden mayın kurbanlarına kadar o geniş yelpazede ne yapılması gerekiyorsa her şeyi programlıyor, takvimliyor, uyguluyor. Bizde de böyle bir kurum olmalı. Türkiye 2006 yılında verdiği raporda dedi ki ulusal eylem merkezi için de çalışmalar başlatılacak. Ama hâlâ yok ortada. Muhatap bulamadığımız için biz bu alanda çalıştığımız halde bilgi almak konusunda korkunç zorlanıyoruz.

Mayın kurbanları için ne yapılıyor?

Mayın kurbanlarının gidip bilgilenebilecekleri bir yer söz konusu değil. Kurbanların içerisinde çocuklar var, gençler var. Onların eğitim hayatları da orada sona eriyor. 2004'te Nesim Öner diye bir çocukla tanışmıştım. Sekiz yıllık eğitimin beş yılını tamamlamıştı. Mayından bir gözünü, bir kolunu, diğer elinin bazı parmaklarını kaybetmişti. Bir yıl okula ara verdi. Daha sonra Diyarbakır'daki körler okuluna yönlendirilmişti. Ama o okulda kalabilmek için hayli mücadele etmek zorunda kaldı. Bizim geçtiğimiz ay Batman'da yaptığımız bir toplantıda ayakları tutmayan bir mayın kurbanı geldi. Çocuk diyor ki okul servisi benim evimin önünden geçmiyor. Beni almak istemiyor. Bu insanlar kendi çabaları ile zorlayarak eğitimlerini devam ettiriyor. Bir sürü insan da zorlamıyor. Çocukken olmuş olay. Okula gitmek istemiyor, arkadaşlarına öyle görünmek, alay edilmek istenmediği için. Büyük bir travma. Ve hiçbiri psikolojik yardım almış değiller. Ne kendileri ne de aileleri.

Bir rehabilitasyon merkezimiz bile yok öyle mi?

Yok. Mayınlı bölgelerdeki illerde fizikî, psikolojik, tam teşekküllü hizmet alabileceği rehabilitasyon merkezi yok. Bu işi başından sonuna kadar götüren GATA var. Ancak buraya sivillerin ulaşımı çok zor. Bir başka sorun bu insanların istihdamı. Diyelim ki kaçakçılık döneminde üç kuruş para için sınırı geçmiş, mayın patlaması olmuş, bacaklarını kaybetmiş, ailenin maddi durumunu birazcık iyileştireyim derken hepten aileye yük olarak kalmış insanlar.

Bunların rakamları var mı?

Bu rakamlar da yok. Çünkü böyle bir data tutulmuyor. Böyle bir veritabanı yok. Resmî yetkililer diyor ki sayıları en fazla 3 bindir. Yereldeki yetkililer diyor ki on binlerce insan. Arada üç misli fark var. 1950'lerden beri düşünürsek 10 bin çok uzak bir rakam gibi görünmüyor. Ve fotoğraf da yok bu konuda. Biz dedik ki bir buçuk yıl önce, bir araştırma başlatalım. Üç ilde tek tek muhtarlıklarla görüşerek köylerde, ilçelerde kaymakamlarla görüşerek bu insanların dökümünü, neye ihtiyaç duyduklarını tespit etmeye çalışalım. Araştırma temel olarak beş altı soruluk bir şeydi. 'Adı soyadı, olay ne zaman meydana geldi? Sakatlık derecesi? Neye ihtiyacı var? Tazminat aldı mı? Maaşı var mı?' vs. Bu çalışmayı yapamadık.

Neden yapılamadı?

Siirt'te, araştırmacımız daha ilk gün, gittiği köyde jandarma tarafından geri gönderildi. Genç bir öğrenci arkadaştı. Biz de il değiştirdik. Diyarbakır, Mardin ve Batman illerinde yaptık araştırmamızı. Türkiye'de her üç günde bir yeni bir vaka yaşanıyor. Her gün yedi sekiz gazete tarıyorum. Mayın olaylarını ayırıyorum. Ölü, yaralı, kimi haberlerde isim, cinsiyet vs söz konusu oluyor. Kendim excel'de bir data tutmaya çalışıyorum.

Hangi bölgelerimizde mayın var?

Türkiye'nin BM'ye verdiği rapora göre, mayın bulunan bölgeler Ardahan, Batman, Diyarbakır, Doğubayazıt, Gaziantep, Hakkari, İskenderun, Kağızman, Kars, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli, Van. Mayın bulunduğundan şüphe edilen yerler ise Batman, Bingöl, Bitlis, Mardin, Tunceli, Şırnak, Siirt.

Mayın bitti diyelim. Ya misket bombaları?

Aynen kara mayınları gibi etki yapan yani sivillere ve çocuklara yönelik tehlike yaratan bir başka tehlike ile karşı karşıyayız. O da misket bombaları. Bu silahlara karşı da sivil toplum kurumları tarafından bir kampanya başlatıldı. Sivilleri misket bombalarının etkilerinden korumak için çalışan, yaklaşık 250 sivil toplum kuruluşundan oluşan Misket Bombası Koalisyonu devletlere bir çağrı yaptı. 2007 yılının Şubat ayında, hükümetler misket bombasının yasaklanması için bir inisiyatif oluşturmak üzere Oslo'da toplandılar. Kırk altı ülke Oslo Deklarasyonu'nu desteklediğini açıkladı ve 2008 yılında, sivillere kabul edilemez zararlar veren misket bombalarını yasaklayan, var olan stokların yok edilmesi şartını getiren ve misket bombalarından etkilenen sivillere yardım edilmesini ve etkilenen alanların temizlenmesini öngören bir anlaşmanın imzalanmasını sağlayacakları sözünü verdiler. 19-30 Mayıs tarihleri arasında, İrlanda'nın başkenti Dublin'de yapılan konferans, Misket Bombalarını Yasaklayan Uluslararası Sözleşme ile sonuçlandı. Bu konferansa 128 ülke katıldı.

Misket bombası nasıl bir şey?

Büyük bir roket mermisi düşünün. İçinde çeşitli bölümler var. Bu bölümlerde yüzlerce küçük bombacık var. Uçaktan veya karadan fırlatılıyor. Havada iken paraşüt gibi açılıyor. İçindeki o küçük bombacıklar düşmeye başlıyor. Yaklaşık bir futbol sahasından daha büyük bir alan üzerine düşüyor. Askerî bir hedefi vurmayı düşünseniz dahi alan çok geniş olduğu için bu alana yakın sivil yerleşim birimleri de etkileniyor. Ve çok küçük ve cazip şeyler olduğu için esas olarak çocukların dikkatini çekiyor. Bunların bir kısmı yerle temas ettiğinde patlıyor. Patlayanlar sivil-asker ayrımı yapmadan hangi bölge ise insanların yaşamını sona erdiriyor. Asıl tehlike patlamayanlar. Patlamayanları çocuklar bulduklarında işte kurcalarken patlama meydana geliyor. Veya siviller tarlasını ekerken sabanına, küreğine bir yerine geliyor, patlıyor. Bunlar milyonlarca. Çünkü atılan bombaların yüzde 25'inden fazlası patlamadan kalıyor. Güney Lübnan'da 1 milyondan fazla patlamamış misket bombası olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca çatışmalar, savaşlar sona erdikten ve silahlar sustuktan sonra bile sivilleri öldürmeye ve yaralamaya devam ederler. 2006'da Lübnan'da ateşkes ilan edildikten sonra 6 ay içinde en az 200 sivil patlamamış misket bombaları yüzünden öldü ya da yaralandı. Misket bombaları da tıpkı kara mayınlarında olduğu gibi on yıllarca etkin olarak kalırlar. Örneğin; ABD'nin Vietnam Savaşı sırasında attığı misket bombaları nedeniyle, hâlâ her yıl onlarca insan yaşamını yitiriyor.

Dünyada ne kadar misket bombası var?

Bugün 70'ten fazla ülkenin stoklarında kullanıma hazır milyarlarca misket bombası bulunuyor. Bu milyarlarca misket bombacığı kullanıldığı takdirde, kara mayını krizinden çok daha kötü bir insani felakete yol açacaklardır.

Mücadele için ne yapılabilir?

Biz, hükümetin Dublin'de misket bombasını yasaklayan anlaşmayı imzalaması için bir imza kampanyası başlatmıştık. Kampanyamızı devam ettiriyoruz. Çünkü, Dublin'de ortaya çıkan bu sözleşme aralık ayında Oslo'da devletlerin imzasına açılacak. Şimdi talebimiz, Türkiye'nin aralık ayında Oslo'ya gitmesi ve bu sözleşmeyi imzalaması. İmza kampanyasına herkesi davet ediyoruz. İnternet sitemizden www.mayinsizbirturkiye.org sayfasından imza metnimize ulaşabilir ve imzalarını verebilirler. Sözleşmenin ortaya çıkışı sürecinde slogan "Tarih yapın: Misket bombalarını yasaklayın" idi. Tarih yapıldı, misket bombaları uluslararası sözleşme ile yasaklandı. İmzalarımızla Türkiye'n in de sözleşmeyi imzalamasını sağlayabiliriz, tarih yapabiliriz.
 
NURİYE AKMAN

Bu yazı toplam 3310 defa okundu.
 
Paylaş
Bu Yazıya Henüz Yorum Eklenmemiş.
GEREKLİ SAYFALAR
YAZARLAR
Reklamlar
Reklamlar
SİTE ANKET
Hayratta nüfus artışı olsunmu
Evet iyi olur
Fark etmez
Olmasın sıkıntı olur
Yatırımdan sonra olur
Geri Dönüş imkanı yok
Reklamlar