Milli Gazete yazarı, Mütefekkir, Mehmet Şevket Eygi, İktidarın uygulamalarını lanetledi. Nasıl sözler verdiniz neler yapıyorsunuz, Halkı ve Ülkeyi perişan ettiniz
Allah Cezanızı Versin!..
İSLAMCILIĞIN cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı versin!.. Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim, ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz.
Müslümansan, hangi meşreb ve mezhepten olursan ol, mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın. Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz. Allah bin kere belânızı versin!
Namaz kılıyor, günde onlarca defa Allah'tan sirat-ı müstaqime (doğru yola) kılavuzlamasını lisan ile niyaz ediyorsunuz ve hayatta tam tersini yapıyorsunuz.
Bre uğursuzlar!..
İslam'da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır?
Rüşvet almak var mıdır?
Haram yemek var mıdır?
Her türlü emanete hıyanet etmek var mıdır?
Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır?
Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak, binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram komisyonlar almak var mıdır?
İhalelere fesat karıştırmak var mıdır?
Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır?
Size beddua ediyorum. Allah belanızı versin!.. İki yakanız bir araya gelmesin!.. Haram servetlerinizi huzur içinde yiyemeyin emi!..
Müslümanların yüzünü kara çıkarttınız... Başınız belâdan kurtulmasın
İKİNCİ YAZI:
Cumhuriyet yeni kurulmuş... Bütün memleket yangın yeri... Sefalet diz boyu... Korkunç bir çöküntü var... Ankara'da tren istasyonuna bağlı binalardan birinde iki önemli paşa konuşuyor. Konu: Memleket iktisadî, ticarî, mâlî bakımdan nasıl kalkınacak?
Bu konuda, oradaki iki paşadan en güçlüsü, muhatabı diğer paşaya şu çare ve çözümü söyler. Ergenekoncuların havaya uçurduğu gazeteci Uğur Mumcu bu sözleri Cumhuriyet gazetesinde yayınlamıştır.
Birlikte okuyalım:
"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar!.. Fakir kalmaya mahkumdurlar... Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir.Bunun için, önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur."
Böyle bir kalkınma ve zenginleşme metodunun dine ve namusa aykırı olduğunu zaten teklif sahibi paşa da kabul ediyor... Peki hukuka, bilgeliğe ve ahlaka uygun mudur?
Ne gariptir ki, bazı siyasal İslamcılar da paşanın bu görüşünü benimsemiş ve uygulamaya koymuş bulunuyorlar.
İslam dini ile böyle bir görüş bağdaşır mı? Böyle bir görüş İslamın temel farzlarından olan istikametle (doğruluk ve dürüstlükle) bağdaşır mı?
Bizim gibi bir doğu ve Asya ülkesi olan Japonya böyle mi kalkındı ve en olumsuz şartlar ve imkansızlıklar içinde dünyanın ikinci sanayi ve ticaret ülkesi haline bu metodla mı geldi?
Güney Kore, Tayvan, Almanya böyle mi kalkındı?
Batı'nın 19'uncu asırdaki büyük sanayi hamlesini, iktisadi kalkınmasını, zenginliğini dindar püriten Protestanlar gerçekleştirmedi mi?
Lehte veya aleyhte görüş ve re'y beyan edebiliriz ama bir tek gerçeği inkar edemeyiz. Yukarıda metnini verdiğim kısa paragraftaki zenginleşme ve kalkınma çare ve çözümü bugünkü Türkiye'de geçerlidir, hayata uygulanmaktadır.
http://www.milligazete.com.tr/makale/dini-ve-namusu-olanlar-kazanamaz-172811.htm
Bu yazı toplam 69725 defa okundu.