.



MEHMET AKİF'İN SAFAHAT KİTABINDA BAHSETTİĞİ ÜNLÜ OFLU DİN ALİMİ MANDAN HOCA

MANDAL HOCA (Mandan Hoca)
Of’un en büyük âlimlerindendir. En büyük özelliği Devrinin Sultanı II. Abdülhamit’e “Neden kadınlar gibi kafes arkasında duruyorsun gizleniyorsun, demek ki, korkuyorsun öyle ise kusurun var” diyebilmiştir.
Mandal Hoca, Of’ta Mandan hoca diye anılır. Bugün torunları Of’ta Mandanoğlu diye anılır. Altay Yiğit, Çaykara ve Folkloru adlı eserinde onun Çaykara’nın Taşçılar köyünden olduğunu belirtir. Mandanoğlu hakkında kişiliğini en güzel olarak Milli Şairimiz Mehmet Akif, “Asım” adlı şiirinin bir bölümünde şöyle ifade eder.
“Yeni camideki vaiz, bileceksin belki
Tacı yok tahtı da yok kendine malik sultan
Öldü biçare adam zannederim? Hem çoktan.
Ne güzel söyledin oğlum. Hoca sultandı evet
Yoktu dünyada esir olduğu hiçbir kuvvet
Hele sen yoldaşımın halini görseydin o gün
Eskisinden de perişandı…
Tabii sürgün
Başta bir dalgalı festü tepesinden o ibik
Çuk oturmuş bakıyor mavi beş on kat iplik,
Sapı yok püsküllü tutmuşta dışından ibiğe,
Bağlanmış sımsıkı artık buda kopmaz ya diye,
Önü çökmüş sarığın, arka taraf vermiş bel,
Çağlıyor püsküle baktım üzerinden tel tel,
Saçak altında o gözler uzanan kaşlardan
İki şimşek dolu gök sanki yanardın baksan,
Sonra hendekler açılmış gibi kat kat bir alın
Hani bin parça olur. Düşmeye görsün, nazarın
İri burnundan inip savruluyor çifte duman
El ayak bağlı solurken bu kıyılmaz aslan
Kara yel indire dursun tipi, yağmur kar kış,
Hoca çıplak yalnız çok senelerden kalmış,
Yani yırtmaçlı bir entarisi var sırılsıklam,
Akıyor dört eteğinden hani biçare adam
Lakin aldırdığı yok hem sövüyor, hem yürüyor,
Göğsünün kılları donmuş o ateş püskürüyor,
Oflu, hainlere lanet dağıtırken bol bol
Kime benzetti ki bilmem beni berhudar ol,
Diyerek okşadı. Artık ne kadar hoşlandım.
Bilemezsin… Sıcacık bir aba giydim sandım.
Oflu tedris ile bağdaş kurarak koltukta
Dedi:
—Çoktan beridir vardı benim bir derdim
Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim
O bizim cami uzaktır gelemez mani ne-
Giderim ben diyerek vardı onun camiine
Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,
Ali Osmandan edilmezdi bu korkaklık, ümid
Belki kırk elli bin askerle sarılmıştı Yıldız
O silahşorlar o al fesli herifler sayısız
Neye mal olmada seyret herifin bir namazı
Sade altmış bin adam kaldı nazasız en az,
Hele tebziri aşan masraf dersen sorma
Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma
Dedim ki bunca zamandır nedir bu gizlenmek?
Adam mı, Cin mi, nesin? Yok ne bir gören ne eden
Ya çünkü korkan adamlar gerek ki saklansın
Değil mi saklanıyorsun demek ki korkudasın
Değil mi korkudasın, var kabahatin mutlak
Birde baktım canavarlar pusudan çıkarak
Koştular tekmeye kuvvet kimi dipçikle kimi
Serdiler her tarafından delinen pöstekimi
—Sonra?
—Ben hissimi kaybetmiştim artık…
—Sanki bir korkulu rüya idi… Ferdası sabah
Deniz üstünde bulup kendimi şaştım bu işe
Dedim ki Anlatırım ben, Hamid öbür gelişe
Adam aldıkça Lazistan kıyısından takalar
Kurtuluş yok seni MANDAL yine bir yakalar.”

Şiirin Mandal hoca ile ilgili bölüm beş altı sayfadır. Olay kısaca şöyle özetlenebilir: İstanbul Yeni Camiinde vaizlik yapan mandal Hoca padişah olan Sultan II. Abdülhamit’in halkın arasına girmemekte olmasına içerlemektedir. Bunun için o da padişahın namaz kıldığı camiye, yani Yıldız Sarayındaki camiye gider, görür ki Sultan bir namaz kılacak diye 60.000 kişi namaz kılamamıştır. Bir namaz için o kadar masraf harcanır ki Mandal Hoca bunu maskaralık kabul eder. Yıldız Sarayında II. Abdülhamit’in yanına ulaşır. Ve ona neden saklandığını, halkın kendisini görmek istediğini, ancak onun saklanmakla korktuğunu ve korkan adamın mutlaka bir suçu olduğuna göre onun da suçu olduğunu yüzüne karşı söyleme cesaretini gösterir. Fakat padişahın koruyucuları onu etkisiz hale getirirler. Sonra da Mandal hoca Erzurum’a sürülür. Erzurum’a gitmek için gemi ile Trabzon’a gelir. Burada Trabzon Valisi Kadri Paşa tarafından olduğundan büyük yakınlık görür. Kadri Paşa onun acınacak kadar perişan olduğun görünce, ona elbise verir. Para da verir. Mandal Hoca parayı kabul etmez. (Kadri Paşa: (1893–1902) yılları arasında Trabzon’da valilik yaptığına göre bu olayda adı geçen tarihler, arasında olmuştur).

Milli şair Mehmet Akif, Mandal Hoca gibi on kişi daha doğuya gitmiş olsaydı doğunun insanlarının münevver, aydın hale gelebileceğini söylemiş ve Padişaha, kabahatini yüzüne söyleyebilen Mandal Hoca’ya hayran kaldığını, “Asım” adlı şiir kitabında belirtir.

Trabzon Of ve Hayrat çevresinde tarafımızdan yapılan alan çalışmasında Dursun Fevzi Güven adındaki Çalekli Dursun Efendi adıyla meşhur büyük âlimin Mandan Hoca tarafından da okutulduğunu ve büyük oğluna Fatih’teki mezarı başında her Cuma günü bir Yasin okumasını vasiyet ettiğini bizzat oğlu Süleyman Efendi bize aktarmıştır. Ancak Fatih’teki mezarın Oflu Mehmet Emin Efendi’ye ait olduğu düşünülürse Mehmet Efendi ve Mandan Hoca aynı kişi olabilir. Mandan Hoca’nın torunlarından Sadullah Mandan, aile seçeresinde kendisinin Mandan Hoca’nın kardeşi Sadullah, onun oğlu Fehmi, onun da oğlu Rıfkı’dan geldiğini belirtir. 1987 yılında 107 yaşında ölen babaannesinden öğrendiği bilgilere Mandan Hoca’nın 1840 yıllarından önce doğduğunu onun İlve adındaki kızının mezarının Çaykara Soğanlı’da, diğer kızı Gülsüm’ün mezarının Çaykara Holo’da olduğunu belirtir. Ayrıca Altay Yiğit, onun Çaykara Taşçılar köyünden olduğunu yazar.

Günümüzde Mandan Hoca’nın torunları Of Solaklı Mahallesi (Yeni mahalle) ağırlıklı olarak yaşamaktadırlar ve dedeleri adına Mandan Hoca Camii Yaptırma ve Yaşatma derneği kurarak, onun toprakları üzerine onun adına bir cami yaptırmaya çalışmaktadırlar.

Bu aile ilgili olarak Kasımoğlu ailesi ile yakın akrabalık olduğu söylenmektedir: “Davud Hoca'nın babası Mandanoğlu ile Şemsettin Said'in babası Kasımoğlu'nun amca çocukları olduğu ifade edilmektedir. Şemsettin Said'in eşi Rahime, Mandanoğlu ailesinden gelin gelmiştir. Mandanoğlu ailesinin bir bölümü Of'tan Tokat'a gelip Erbaa ilçesinde yerleşmiştir.” Haşim ALBAYRAK 2006